12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bir Gün...


Bir gün bir adam kimsenin aklındaki soruları saklayamadığı bir diyarda kalemiyle birlikte uzun bir yola çıkmış.Fazla gitmeden, bir inşaat ustasına rastlamış.Adamın dik bakışları karşısında usta alnını silerek "Güçlü kuvvetli misindir?" demiş.Adam hiç istifini bozmadan, siyah kaşlarının altında konuşmaya başlamış "Hayır, ama kalemim kuvvetlidir."
Usta alaycı bir gülüş atarak cevap vermiş "Kalem eve ekmek götüremez delikanlı"
Adam aşağılanan kalemini daha da sıkarak yoluna devam etmiş.Masmavi gökyüzünü izleyip mest olduğu sırada sertçe birine çarpmış.Çarptığı genç onu kızgın gözlerle süzerek "Önüne baksana be adam!" diye bağırmış. Fakat gencin yanındaki bıyıklı kabadayı onu sakinleştirmiş ve kendinden emin bir bakışla adama dönmüş "Söyle bakalım, ne sanıyorsun kendini?" tespihini çevirerek gözlerinin içine bakmış "Bizim seni korkuttuğumuz kadar sen de bizi korkutabilir misin?" Kalemini tutan şaşkın adam kaşlarını çatarak "Hayır" demiş "Ben değil ama kalemim sizi bir ölü gibi hissettirebilir." Buna karşılık adamın çarptığı genç onu sertçe itip kabadayıyla yoluna devam etmiş.
Kaşları çatık adam kalemini cebine koyarken bir evin tahtalarına yaslanan bir kadına yaklaşmış. Saçları düzensizce örtüsünden beliren kadın, kucağındaki minik çocuğunu sallayıp adama mahcup ve mazlum gözlerle bakarak ezberlediği sözleri söylemiş. Adam bunun üzerine cebindeki tek serveti olan kalemini çıkartmış. "Param yok" demiş yine kendinden emin bir sesle "Ama kalemim diğerlerinin seni anlamasını sağlayabilir." Tahtalara yaslanan kadın bir anda sinirlenmiş "Banane diğerlerinden! Anlaşılmak karnımı mı doyuracak sanki! Git işine be adam!" Bunun üzerine adam hayalkırıklılığıyla dudaklarını birbirine bastırarak kalemini biraz önce çıkardığı yere koymuş. Düşünceleriyle birlikte yürürken ilerideki kalabalık dikkatini çekmiş. Bağrışmalar arasında yakaladığı sözcükler adama hiç yabancı gelmemiş. Daha da yaklaşınca kalabalığın ikiye bölündüğünü farketmiş. Ortadaki boşluktan, kızgın insanların arasında gözüne kestirdiği iki adama doğru ilerlemiş. Onlar ağızlarından küfür saçarken, cebinde kalem taşıyan adam yeteri kadar sakinmiş. Kalabalığa liderlik edenlerin yanına geldiğinde kızgın adamlar bir anda susup yanlarına gelen yabancıya bakmışlar.
"Sen de kimsin be?" "Ne duruyorsun öyle salak herif?!" Adam soruları cevapsız bırakırken kalabalığın sağ tarafından yaşlıca bir adam ona seslenmiş."Akıllı birine benziyorsun" bütün herkes suspus olmuşken sesi rüzgar gibi çıkan adam devam etmiş."Peki aklını kullanarak bizi birleştirebilir misin?"
İki kızgın adamın ortasında bekleyen yabancı gözlerini kısmış."Hayır" demiş kalemini cebinden çıkartarak "ama kalemim ne kadar ortak yönünüz olduğunu gösterebilir." Yaşlı adam bir an duraksamış "Kalem mi?" demiş, şaşkın gür sesiyle "Bir kalem bizi nasıl birleştirebilir?" Adam hemen mavi mürekkepini sahiplenecek bir yüzey aramış.Gözüne beyaz duvar ilişince bütün gücüyle kalabalığı yararak arkalarına geçmiş. Kalemini titretmemeye özen göstererek duvara bir şeyler karalamış. Kalabalıktan yükselen sesler ve alaycı tahminler dikkatini dağıtamamış hiç. Ve fazla uzun sürmeden adam duvardan ayırmış kendisini. Ardında kalan şu birkaç mısra, asırlarca silinmemiş o beyaz duvardan:

Yaşamak;
Bir ağaç gibi hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine




--

"Bir gün anlaşılır şiir;
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti, azı kaldı." N.F. Kısakürek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder